Bir zamanlar, Amerikan toplumunda müzik zevkinin nabzını tutan Jukebox... Musikbox...

Her şeyden önce ürünün ismi müzik kutusu değildi. -Altın çağlarında- jetonla çalışan fonograflar* olarak biliniyordu. En iyi mekanlarda bulunan fonograflar milyonlarca dolarlık iş yaptı. Kadrosuna; parlak tasarımcılar, milyoner senatörler ve hatta gangsterler de dahildi.

Zamanında elektro-mekaniğin sınırlarını zorlayan en son teknolojisiyle Hi-fi'nin** başlangıcı oldu.

Amerikan radyo ve tv müzik programı olan 'Your Hit Parade' dinleyicilere;

"Nota ve fonograf kayıtlarında en çok satan, havada en çok duyulan ve otomatik jeton makinelerinde en çok çalınan şarkılar, Amerika'nın popüler müzik zevkinin otantik bir doğru çizelgesidir." dedi.

*fonograf: Sesleri kayıt ve tespit ederek istenildiğinde tekrar edilmesini sağlayan makine.

**Hi-fi: İngilizce "High Fidelity" kelimelerinin ilk iki harflerinden oluşturulmuştur. Hi-fi kategorisine giren aletler kaydedilen sesi dinleyiciye aslından neredeyse farksız olarak aktarabilme özelliğine sahiptir.

Jukebox pazarının altın çağı 1930'lar ile 1960'ların sonu arasında 30 yıllık bir süreçtir.

1930'lardan 1960'ların sonuna kadar Jukebox pazarında; eşzamanlı olarak doğan rekabet, hem gelişen müzik endüstrisi -özellikle kayıt- hem de halk arasında hızla artan müzik talebi nedeniyle oldukça hızlı bir şekilde yükseldi.

Teknolojik ilerlemeler dahilinde ve güçlü talepten kaynaklanan rekabet sayesinde Jukebox, piyasadaki üreticiler için güvenli bir bahis alanı oldu.

İz bırakmış 4 marka var:

  • Wurlitzer. Muhtemelen en ünlü marka.
  • Seeburg. Doğru hamleleri hisseden rakip
  • Rock-Ola. Başka bir meydan okuyucu. Üretimi hâlâ aktif ve hayatta kalan tek örnek.
  • AMI. Daha mütevazı bir meydan okuyucu. [1]

1930-1950 döneminde dans eden çoğu insan bunu bir müzik kutusu tarafından sağlanan müzikle yaptı. Çok seçkin yerler dışında çoğu restoran, müşterilerine dans müziği sağlamak için jetonla çalışan bir fonografa sahipti. Madeni parayla çalışan fonograflar (özellikle Wurlitzer, AMI ve Seeburg) yapan insanlar; müzik kutusunun "birinci sınıf" bir eğlence biçimi olduğuna, halkı ikna etmek için ülke çapında büyük ölçekli reklam kampanyaları yürüttüler. Bunlardan Wurlitzer, iki faktör sayesinde en çok hatırlanan isimdir:

(1) Albert Dorne tarafından çizilen dikkat çekici tam sayfa reklamlar

(2) Model 1015 Müzik Kutusu

Müzik kutularıyla ilgili sosyolojik, etimolojik, mekanik, estetik değerlerden kısaca bahsettikten hemen sonra ikonik Model 1015'e geçeceğim.

Bu reklam posterini incelediğimizde; sahnede "düşük sınıf" olarak kabul edilebilecek hiçbir şey yok.

Wurlitzer Model 1015 Müzik Kutusuna Sahip 1947 Albert Dorne Reklamı

Müzik Kutusunda Sosyoloji ve Etimoloji

Tahmin edilebilir olduğu gibi burada küçük bir sosyoloji var. En çok özelliğe ve en iyi tasarıma sahip müzik kutuları 'üst kutular' olarak adlandırılarak üst düzey kuruluşlar için tasarlandı. Müzik kutuları, her yeni modelin çıkışıyla değişen trend sonrasında zamanın statü zincirinde geri dönüştürüldü. Irkçılığın bağnazca olduğu zamanlarda (ki bağnazlığın hâlâ devam ediyor oluşunun utançlığı) , makineler siyahi insanların mahallelerine ulaştığında kalıcı ismini aldılar.

Jukebox.. Dans Kutusu..

' juke ' kelimesi etimolojik olarak dans anlamına gelmesine rağmen argo sayılıyordu. Ancak jetonla çalışan otomatik fonograf dan ağza çok daha kısa geldiği için hemen benimsendi ve Afrikalı-Amerikalılar tarafından adlandırılmış oldu. [2]

Bu tanımla müzik kutusu dünyasına ufaktan bir adım atarken caz sevenler için bir hatırlatma. O zamanlar müzik kutusunun,  siyah müziğin  bilinmesine ve duyulmasına izin veren tek propaganda aracı olduğu unutulmamalıdır.

Müzik Kutusunda Mekanik ve Estetik

Büyük Buhrandan oldukça sıkılmış olan insanlar yeni ve parlak şeyleri seviyordu. 1930'larda çok daha iyi bir geleceğin parçası olarak plastiklerin, parlak renklerin, balonlu tüplerin, kromun ve benzerlerinin popüler hale getirildiğini söylemek yanlış olmaz. Aksine müzik kutusunu kaplayan dış kabuğun önemini küçümsemek hata olur. Esasında; şirketin yaptığı son şey, halkın gördüğü ilk şeydi.

Halk, kutunun içindeki mekanik işleyişi umursamayarak sadece zorlu geçen Buhran'dan kalan depresyonunu makineyle unutmaya çalıştı. Bazı şirketlerin mekanik sisteme oldukça büyük bir yatırımı vardı elbette. Patentler, üretim makineleri ve hizmet tasarımı vs.. Buna bağlı olarak temeldeki donanıma, radikal değişiklikler yapmak konusunda çoğu kimse adım atmadı. Otomobil endüstrisinin öncülüğüne takiben, müzik kutusu üreticileri de model değişikliklerinin çoğunu dış cephede halletti. Görünüm her yıl değişirken, mekanik sistem çok seyrek olarak değişti. Örneğin; Wurlitzer şirketinin 1947'deki müzik kutuları 1930'dakine oldukça benzer bir mekanizmayla çalışıyordu.

Kısaca; Jukebox tasarım süreci, saf sanatın vizyoner hayalleri açısından değil, işin gerekliliği açısından yönetildi. Müzik kutusu işinde "Ars Gratia Pecunia" (Para İçin Sanat)ın geçerli ilke sayıldığı unutulmamalıdır.

Nispeten değişmeyen iç mekanizma, dış kısmın boyutu ve şekli üzerinde sınırlayıcıydı. Yıldan yıla birbirini takip eden değişimler, dikey elemanlar (pilasterler) ve müzik değiştirici ekran üzerine oluyordu. 1930 ve 1950 yılları arası Wurlitzer makineleri yavaş yavaş 'kutu' biçiminden ikonik hale gelen 'kemer' biçimine dönüştü. Yandaki fotoğraflarda evrim sürecini görebilmek mümkün.

Wurlitzer Company'de tüm makineler bir kişi tarafından tasarlandı. Paul Fuller..

Peki Kimdir Paul Fuller?

Wurlitzer için yaptığı klasik müzik kutusu tasarımlarıyla tanınan -baş tasarımcı- Fuller, 1897 İsviçre doğumlu. Başarılı bir mimar veya tasarımcı olabilmek için Amerika'ya göç ediyor ve mobilya fabrikasında çıraklık yaparak kariyerine başlıyor.

Paul Fuller, ahşap camlı dolap stillerine alternatifler ararken - bir sanat ve stil patlaması olarak - Catalin plastiğin parıldayan ve yarı saydam geçirgenliğini keşfetmiştir. Ayrıca 1938'de kabarcık tüplerini (daha sonra sıvı ateş olarak tanımlanmıştır) keşfetti . Uygun testlerden sonra, kabarcık tüpleri ilk defa Wurlitzer Model 800 kabini için kullanıldı. Bu tüpler; Fuller'in, müzik kutularında göz alıcı bir etken oluşturabilmesinde doruk noktasıydı. Ürünün yaratıcılığını ve çekiciliğini daha üst seviyeye taşıdı.

II.Dünya Savaşı sırasında, çoğu müzik kutusu üretimi durduruldu ve şirketler silahlı kuvvetler için elektronik ekipmanlar üretti.1941'den itibaren Wurtlitzer fabrikaları savaşla ilgili üretime geçmek zorunda kaldı. Metal ve plastik kullanımı ciddi şekilde kısıtlandı. Paul Fuller, ahşap ve cam kullanarak birkaç yenilikçi prototip tasarlayıp üreterek yanıt verdi.

Model 1015

1946'da Wurtlitzer Company Model 1015 müzik kutusunu büyük bir başarıyla tanıttı ve şirketi Buhran'ın getirdiği iflasın eşiğinden kurtardı. Model 1015 iki yıl içinde 56.000 adet satılarak Wurtlitzer'i üretim lideri konumuna getirdi. Müzik kutusunun altın çağıydı.

'1015-Bubbler' olarak da adlandırılan müzik kutusu; sofistike stili, gösterişli renk sütunları, köpüren ışıkları ve rekor sayıda müzik değiştiren mekanizması ile anında popüler oldu. Renk değiştiren pilasterleri, 8 baloncuklu tüpleri, parlak kromu ve kubbeli tavanıyla savaş sonrası toplumun yükselen moralini temsil ediyordu. [3]

Model 1015 tüm zamanların en bilinen modeli olarak kültleşti. 1940'lardaki sock-hop ve rock'n'roll döneminin bir simgesi haline geldi.

Yıllar boyunca, "Cheers", "Friends", "Back to the Future" ve "On the Waterfront" gibi dizi ve filmlerin çekimlerinde arkaplanda yer almıştır.

İkonik modelin de tasarımcısı olan Paul Fuller, salt ürünü aşan ve jetonlu fonografların Altın Çağı'nı tanımlayan mirasıyla 1948'de Wurlitzer şirketinden ayrıldı. Mobilya ve piyano tasarımına odaklanarak kendi tasarım ofisini açtı. [4]

Ek olarak; 1955'te Raymond Loewy, Otomotiv Mühendisleri Derneği'ne yaptığı konuşmada Detroit'in yeni arabalarına "tekerlekli müzik kutuları" tabirini kullanarak müzik kutularına ve ABD otomotiv endüstrisine tasarım lanetini koymuştur. [5] (bkz.Streamline Akımı ve Raymond Loewy)

Organize Suç Dansı

Müzik kutuları ve jetonla çalışan diğer makineler neredeyse en başından beri organize suçlar için çekici olmuştur. Nakit para aklamak için mükemmel bir pazardı.

Genelde şirketler (Wurlitzer, Seeburg vb.) müzik kutularını doğrudan barlara, restoranlara ve benzerlerine satmadı. Aksine makineler operatörlere satıldı. Makineyi yerleştirecek, işletecek ve ödemeyi mal sahiplerine bölecek olan aracılar, operatörlerle iş birliğindeydi. Mafya çeteleri doğrudan operatörler olarak dahildi denilebilir. Bölgesel yerlerde tekel sahibi olan çeteler; restoran ve bar sahiplerini, operatörün müzik kutularını kullanmaları konusunda zorunlu tuttular. Benzer organizeler; kumar makineleri, langırt ve sigara satışları için de geçerliydi.

Sonsöz

Karanlık işlerin ritmini de tutan Model 1015, 1950'lerde özellikle gençlik kültürünün bir simgesiydi. Gençler tarafından retro kafelerde defalarca kez yankılanan Chuck Berry ve Elvis Presley...

Sonraki diğer üreticiler, müzik kutusu tasarımında değişime gitmeye çekindiler. Gelişen teknolojiye rağmen klasik görünüşü korumayı tercih ettiler.

İkonikleşen kabin, bugün dahi hemen tanınabiliyor. Ayrıca, Wurlitzer şirketinin kalıntıları, bugün hâlâ aynı modeli yapmaya devam ediyor. Yeni nesil jukebox 'larda CD çalar ve hatta iPod teknolojisi mevcut.

   
   [1] - Ride Your Life. ride-your-life.fr

   [2] - Jukeboc History- Arts and Prototypes US Collector's  jukebox-france.com
   
   [3] - Averil Brugge, (2018), ''The Wurtlitzer Connection''. averilbrugge.blogspot.com
   
   [4] - Gert J. Almind ''Paul M. Fuller Biography''. juke-box.dk
   
   [5] - Carroll Gantz. '' Wurlitzer''. industrialdesignhistory.com
   
   - ''Juke Box Epilogue''.  jitterbuzz.com

   - jukebox-hifi.com

   - Jukebox World Archieve.  jukebox-world.de   

Bu makale tarihinde MARKUT Dergi Sayı: 05 altında Zeynep Yarar tarafından yazılmıştır. Sayının devamını aşağı kaydırararak okuyabilirsiniz. Üst menüden diğer sayılarımızı okuyabilir, buraya tıklayarak anasayfaya dönebilir veya alt bölümdeki formu doldurarak dergimize abone olabilirsiniz.

Paylaş:
Markut Mailde İllustrasyon
Dergimize Abone Olun
Yeni Sayıları Mailinize Gönderelim

ücretsizdir.